kapitalizmin mezar kazıcıları
  Kadın Kurtuluş Hareketi
 

Kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir. İlk olarak kendisini bir seks objesi değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. İkincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır. Bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun   fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur. 
      
Emma GOLDMAN

KADIN KURTULUŞ HAREKETİ

Özel mülkiyetin ortaya çıkışı, kadınların önce denetlenmelerinin, baskı altına alınmalarının ve toplumlarda ikincil görülmelerinin önünü açtı. Sınıflı toplumların ortaya çıkışı ve üretici güçlerin gelişmesi ise kadınları üretim süreçlerinin dışında bıraktırdı. Kadınların ana soylu komünal yaşamdaki doğal iş bölümüyle yaptıkları işler değerini yitirdi. Ancak, kadınlar toplum içindeki bu konumlarından kendi rızalarıyla vazgeçmediler. Diri diri yakılan "Cadıların" direniş tarihleri kadın ezilmişliğine karşı başkaldırının tarihidir aynı zamanda.

Özel mülkiyetle birlikte ortaya çıkan, sınıflı toplumlarda gelişen ve kendini yeniden üreten erkek egemenliğine karşı mücadelede ön koşul, kadın ezilmişliğinin ekonomik temellerini ortadan kaldırmak, özel mülkiyete son vermektir. Kadınlar, ezilen cins olma konumlarını, erkek egemenliğinin eklemlendiği kapitalist üretim ilişkilerini ortadan kaldırmadan değiştiremezler. Bu nedenle mücadelelerini bütünlüklü toplumsal kurtuluş mücadelelerine bağlamak zorundadırlar. Bu amaçla kadın kurtuluşunun ön koşulu olarak sosyalizm hedeftir.

Kadınların kurtuluşunun önündeki maddi engelleri kaldırmak demek, kapitalizmin erkek egemenliği aracılığıyla karşıladığı gereksinimlerin kalkacağı anlamına gelir. Üretimin ve tüketimin paylaşılacağı bir toplumda kaynakların dağılımı, kara değil insanların ihtiyaçlarına dayanır. Erkeğin işlerini aile içinde kadına yaptırmak için ekonomik bir nedeninin kalmadığı, kadınların emeklerine ev içinde el konmasının ekonomik açıdan mümkün olamayacağı bir toplumda, kadınlara sunulacak olanaklar ortaya çıkmaktadır. Bunlar, ekonomik ve politik örgütlenmenin sunacağı olanaklardır. Sosyalizmde, sosyalist demokrasinin ve toplumsal örgütlenmenin bu temelde olması, çoğulcu sosyalizm anlayışı gereği örgütlenme özgürlüğünün olması, kadınların politik güç haline gelmelerinin de önünü açacaktır.

Sosyalist demokrasinin olduğu toplumda kadınların siyasi güç olarak varlıkları, hem baskı gücü oluşturmalarını hem de insanların ihtiyaçlarına göre planlanacak toplumun nelere öncelik verileceğini belirleme hakkına sahip olmaları erkek egemenliğinin yıkılmasında gerçek olanaklar sağlayacaktır.

Kadınların emeği, bedeni ve kimliği üzerindeki bütün el konmalar; cinsiyetçi işbölümü, kamusal/özel alan ayrımı, ailenin parçalanmasıyla özelleşmiş ev işlerinin toplumsallaşması, aile sınırları içine hapsedilen sevgi, aşk, dayanışma ve özverinin ailenin sınırlarından kurtulması, çocuk bakımının toplumsallaşması, kadınların cinselliklerinin ve doğurganlıklarının birbirinden ayrılması, kadınların kendi bedenleri üzerinde kendi belirleyiciliklerinin olması, istediği sayıda istediği erkekten çocuk doğurabilmesi, yasal evlilik bağları… ortadan kalkıncaya kadar kadınların kurtuluş mücadelesi sürecektir. Bu mücadelede, kadınların gücü, örgütlenme düzeyleri ve bilinçleri taleplerinde belirleyici olacaktır.

Ancak; kurtuluşun ön koşulu objektif koşulların değişmesine karşın, subjektif koşulların değişmesi de erkeklerin güncel çıkarlarına çarpacaktır. Reel sosyalizm deneyimlerinde görüldüğü gibi, ekonomik politikaların uygulanışı sırasında ilk olarak kadınların durumunu iyileştirecek önlemlerden vazgeçildi. Bu deneyimler de gösteriyor ki; sosyalist toplumda da güçlü bir kadın kurtuluş hareketi var edebilmek kadınların kurtuluşu açısından olmazsa olmazlardandır.

Kadın ezilmişliğini ortaya çıkaran nedenleri tespit etmek ve ortadan kaldırmak, tek başına kadınların kurtuluşunun önünü açmaz. Kadınların ezilmesine neden olan toplumsal koşullar, egemenliğini sürdürdüğü sürece ezilmişlikten kaynaklanan ideolojilerin de ortadan kalkması gerekmektedir. Erkek egemenliği, tarihsel süreç içinde aldığı yol sonucunda bugün, hem burjuvazinin ve en az burjuvazi kadar işçi sınıfından erkeklerin de çıkarlarını temsil etmektedir. Kadının karşılıksız emeği aile içinde kocanın denetiminde, kapitalizmin ve kocanın hizmetine sunulurken, bedeni, cinselliği ve kimliğine kocanın özel mülkü sayılarak el konulmaktadır. Sistem evde koca aracılığıyla kadının emeğine, bedenine, kimliğine el koymaktadır. Bu sebeple kadın cinsinin ezilmişliğine karşı verilecek mücadele, kadın kurtuluşunun ön koşul olarak kabul ettiğimiz sosyalizm mücadelesiyle sınırlandırılıp, sınıf indirgemeci bakılamaz.

Kadın ezilmişliğinin temelini, kadının toplumsal üretimdeki yeri ve ev içinde yeniden üretimdeki yeri birlikte oluşturur. Kadınlar üretim ilişkilerinde sermaye karşısında erkeklerle eşitsiz konumda olup, düşük ücretle ve kadın işlerinde çalıştırılmaktadırlar. Yeniden üretim sürecini oluşturan ev içinde harcanan emek ise, artı değer üretmez. Kullanım değeri yaratmaz. Bu nedenle Marksist açıdan üretken emek kapsamında değerlendirilmez.

Kadın ezilmişliğinin temelinde kadınların emeklerine el konulması yatar. Erkeğin, kadının emeği ve ürünleri üzerindeki tasarrufu, cinsiyetçiliği belirleyen temel ilişkidir. Kadının emeğine, bedenine, kimliğine ve cinselliğine el konma bu temele dayanır ve farklı toplumsal ilişkiler içinde gerçekleşir. Kapitalist sistemde bütün kurumlar ve erkekler, kadınların emeğine el koydukları ve bu durumu devam ettiren mekanizmalara sahip oldukları için cinsiyetçidirler. Sermaye cinsiyetçiliği kullanıyor ve onu yeniden üretiyor.

Sermaye ilişkisinde, sermaye sahibi erkekler karşısında erkek ve kadın işçiler vardır. Kadınlar olarak yoktur. Ancak sermaye sahipleri; erkek işçilerin bakılması dahil bir bütün olarak beslenme bakım işlerini kadınların sırtından sağlayarak sermaye biriktirmektedir. Tek tek erkekler kadınların sırtından yaşasa da bunun üzerinden sermaye birikimi sağlayamazlar.

Kadınların baskı altına alınışları kapitalist sistemin her alanına kök salmış bir egemenlik ilişkisidir. Bu yüzden kadınlar her alanda erkek egemenliğine karşı verecekleri mücadeleyle bu egemenliği ortadan kaldırabilirler. Bu mücadelede karşımıza devlet, hukuk, aile, ekonomik yapı, töreler, din, … gibi kurumlar var.

Kadın mücadelesinin sınıf mücadelesiyle kesişen yolları, kadınların cins olarak ezilmesinin özgünlüğünü ortadan kaldırmaz. Erkek egemen ideoloji, kadınları sadece evde ve işte değil, kültürde, sanatta, politikada ve cinsellikte ikincileştirir, dilde kadın cinselliğini, kadın kimliğini aşağılama vurgusu olarak kullanır ve kadınlara da, ezilmişliklerinin doğallığı ve erkeklere itaat etmeleri gerektiği bilincini aşılayarak meşruiyet sağlar. Erkek egemen kültür, kadınların tek başlarına kimlik sahibi olabileceklerini yadsır. Feodalizme ait namus kavramını kadınları sindirmek üzere baskı aracı olarak kullanır ve kadın kimliğini kadın bedeninin cinselliğine indirgeyerek aşağılar, kaderlerine razı olmaya ve boyun eğmeye mecbur eder.

Kadın kurtuluş hareketi, bir yanda tüm ezme ezilme ilişkilerine karşı kendini konumlandırarak sınıf hareketiyle, ulusal kurtuluş mücadeleleriyle demokratik hareketlerle ittifak yaparken, diğer yandan her toplumsal kökenden kadını içerebilecek şekilde kadın hareketini ve kadın mücadelesini örmeyi/örgütlemeyi hedeflemek zorundadır.

Her ulustan, sınıftan, ırktan veya toplumsal kesimden kadının, kadın olmaktan kaynaklanan ortak ezilmişliği tüm kadınları kadın ezilmişliğine karşı, sadece kadınlardan oluşan bir mücadelenin ve kadın hareketinin doğal bileşeni haline getirir.

Kadınların kurtuluşunun yalnızca erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğiyle değil, başka iktidar biçimleriyle de mücadeleyi gerektirmesi kadın hareketi içinde bölünmelere yol açmaktadır. Kuşkusuz değişik toplumsal kesimden kadınlar esas olarak temsilcisi oldukları kesimden kadınların talepleriyle kadın hareketi içinde konumlanırlar. Kadın hareketini oluşturan bu bileşimde sistem içi reformları yeterli görenler, formel bir eşitlik anlayışıyla mücadele edenler olabileceği gibi, bütünlüklü bir kadın kurtuluşu perspektifine sahip olanlar da bu bileşimi kadın hareketinin meşru ve gerekli bir parçası olarak görmeli ve yan yana durmayı önemsemelidir. Ayrı ayrı mücadelelerin meşruiyeti kadar talepler ve politik öncelikler ortaklaştığında birlikte davranmanın önemi de kadın hareketi tarafından gözardı edilmemelidir. Farklılıkların öne çıkartıldığı, bu farklılıklar temelinde yürütülen kimlik politikalarının yarattığı çatışmalarla bölünmüş bir dünyada kadınlardan da birleşik ve bölünmezlik durumu yokmuş gibi davranmak ve politik pratiği buna dayandırmak mümkün değildir. Karma örgütlerden kadınların mücadelesi KKH'nin meşru parçası olarak görülmelidir. KKH'nin esas olarak kitleselliği ve sürekliliği yakalayacağı alan, kadın emekçiler arasında bilinç düzeyini yükseltmek ve sendikalı kadınların örgütlü gücü üzerinden sendikalarda da erkek egemenliğini geriletmekle gerçekleşir. Kadınların kurtuluşunun ön koşulu sosyalizm olması nedeniyle işçi, emekçi kadınlarla bağ kurmak gerekliliktir. İşçi, emekçi kadınların kadın kurtuluş mücadelesinde var olmaları sınıf mücadelesini güçlendireceği gibi, cinsiyetçiliğe karşı mücadele de sınıf hareketiyle destek/ittifak olanaklarını doğurur.

Kadınların cins olarak ezilmişliği ve örgütlenmeleri, devletten, sermayeden ve karma örgütlerden de bağımsızlığını gerektirmektedir. Esas olan, erkeklerden ve erkek egemenliğinden bağımsız bir kadın hareketi yaratabilmektir. Bağımsızlığı üretilen politikaların ve taleplerin içeriği belirler. Yükseltilen talepler ve mücadeleyle elde edilen mevziler sistemin sınırlarını aştığı oranda sistemi tehdit eder ve kadınları devletle karşı karşıya gelir.

Kadın kurtuluş hareketinin temeli, erkek egemenliğini aşındırmaya yönelik sistem içi taleplerin ötesindedir. Bütün ezme-ezilme ve sömürüye dayalı olarak oluşan egemenlik ilişkilerinin birbirini beslediğinden hareketle, kadın kurtuluşu bir yandan erkeklere ve erkek egemenliğine karşı mücadeleye, diğer yandan tüm egemenlik ilişkilerini reddeden bir ideolojik konumlanışa sahip olmalıdır.

Kendine yabancılaştırılarak, kendi başına davranamayan, değişik etkenlerle koşullandırılarak, erkek egemen ideoloji ve dolayımıyla erkeğin güdümü ve belirlenimiyle kadın erkeğe uydulaştırılmıştır.

Ezilen bir taraf olarak kadınlar, ezenlere karşı bir birlik oluşturmak ve güvensizlikleri aşıp dayanışmalı, farklı yapılar ve farklı örgütlerden kadınlarla politik taleplerini ortaklaştırıp, merkezileştirip koordinasyonlar, eylem ve mücadele birliği geliştirmelidirler. Kadınlar, kendilerini 'hangi kimlikle' tanımladıkları üzerinden değil, çok kimlikli feminizmlerin veya farklı kimliklerin kabulü üzerinden, farklılıkların meşruiyeti temelli perspektifiyle birlikte hareket etmeyi önemsemelidir.

Kitlesel ve etkili güce sahip Kürt Kadın Hareketiyle eşit haklı ilişki, dayanışmacı bir anlayışla sürekli kılınarak sürdürülmelidir.

Bugün için toplumsal alanda bağımsız kadın politikası oluşturmak; erkekler ve erkek egemenliğinden, Kemalizm'den, şovenizmden, militarizmden ve faşizmden bağımsızlığı gerektirmektedir.

Hareketimiz, KKH'nin taleplerini desteklemeli ve Kurtuluşçu kadınlar, tüm bu perspektifler ışığında kadın kurtuluş mücadelesinin aktif militanları olmalı, inisiyatifler üstlenmelidirler.

Kadınların Kurtuluşu Kollektifleri

Öncelikle, kadınlar arası rekabet yerine dayanışmayı esas alan ve dayanışmacı ilişkileri geliştirecek bir perspektif, kadınların güç olabilmesi ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelelerinde görünür olabilmelerinin olmazsa olmazıdır. Tersi, erkekler karşısında kadınları bölen ve güç kaybettiren bir durumdur.

1. Cinsiyetçiliğe karşı mücadelede alternatif toplum kurgusu üzerinden, toplumsal alanda kadınların statülerinin değişmesini ve kadınların cins/özne olarak nasıl var olacaklarının taleplerini üretir. Ürettiği politikaların, parti/hareket politikası haline gelmesi ve partinin/hareketin tüm politikalarında cinsiyetçilikten arındırılması için çalışır.

2. Cinsiyetçi uygulamalara karşı mücadele eder.

3. Pozitif ayrımcı uygulamaların takipçisi olur ve geliştirir.

4. Kadınlara cinsiyetçiliğe karşı eğitim faaliyetleri düzenler. Kadınlar arasında kadınlık bilincini geliştirmeye ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin diğer ezilmişlik/sömürü mücadeleleri kadar öncelikli olduğu bilincini içselleştirmeye yönlendirir.

5. İhtiyaç duyduğunda propaganda araçları (yayın, broşür, bildiri, afiş,…) çıkartır. Bu faaliyetlerde parti/hareket mali olanak sunar.

6. Parti/hareket içinde yaşanan cinsiyetçi uygulamalar, "kadınlara karşı işlenen suçlar" kapsamında ele alınır. Özel alan dahil, cinsel şiddet, taciz gibi sorunlarda ve ayrımcı uygulamalarda, kadınlar öncelikle bu kolektiflere, yoksa organlara başvururlar. Organların vereceği kararda kadın/kadınların oyları, sayılarına bakılmaksızın erkek oylarıyla eşittir. Organda kadın bulunmaması durumunda, kadın kolektiflerinin kararı geçerlidir.

7. Merkezi ve yerel düzeyde kadın organları oluşturulur. Merkez ve yerel arasındaki ilişkiler doğrudan kurulur.

8. Politik faaliyetler ağırlıklı olarak, çelişkilerin yoğun yaşandığı genç kadınlar ve genç kadın emekçiler hedeflenerek yürütülür.




Bekaret nedir,Nasıl algılanmalıdır?


          Hepimizin,özellikle de kadınların üzerine çokça kafa yorduğu konulardan biri 'bekaret'. Aslında hayatlarımızda günlük olaylarda sıkça temas ettiğimiz bir tabu.Gazetenin 3. sayfasında;evlendiği gece bakire olmadığı ortaya çıkan(!) nice kadınları başına gelenleri okurken,yaşadığımız toplumun değerlerini içinde barındıran arkadaş sohbetlerinde ,aile büyüklerinin televizyonda 'namus' kisvesi altında öldürülen kadınlar hakkında yaptıkları yorumlar la sürekli baskısını üzerimizde hissettirilen toplumsal bir kanun,bekaret.İhlal edenlerin veya ihlal veya ihlal edilmesinden şüphelenenlerin zorla bekaret kontrolüne götürülmesine olanak sağlayan bir kanun.
          Bekaret kelimesinin anlamını öğrenmek için Türk Dil Kurumunun sözlüğüne baktığımda "kızlık; saflık, temizlik, masumluk" tanımıyla karşılaştım.Yaşadığımız toplumun değerlerine hakim olan devletin resmi kuruluşunun bekaret kavramına ilişkin tanımı oldukça anlamlı.Aslında her iki cins için karşılığını alan bu kelimeyi yalnızca erkek gözüyle açıklamış;erkeklerinde bakir olabileceğini esgeçerek.Bunun nedeni zaten bakireliğin kadınlar için aranır bir özellik olarak ortaya çıkışıyla beraber bekaret kavramına kadınlara  özgü bir anlam yüklenmesi.Erkek egemen sistemin yaşadığımız toplumda oluşturduğu zihniyet bakire olmayan kadınlara 'kötü kadın' yaftası yapıştırırken, bakir olmayan erkeğe ise tersinden 'çapkın' madalyasını takan zihniyetin aynısıdır.
          Yaşadığımız toplumda erkek egemenliği iktidar poziyonunda.Her iktidar gibi erkek egemen sistem ve erkellerde,erklerinden vazgeçmek istemedikleri gibi;erklerini pekiştiren, yeniden üreten olguların devamlılığı ile kendilerini besler.Bunun için gelenek ve görenekler  gibi yazılı olmayanama insanlar arasındaki ilişkiyi belirleyen hukukları kullandığı gibi yazılı hukuku da kullanır.Bu olguları tabu haline getirir ve bu hukunun uygulandığı mekanizmanın en üstündeki devlet aygıtı  da kurum ve organlarını böyle biçimlendirir.Devletin kendini ayakta tutabilmek için ürettiği ve beslediği resmi ideolojisinin yansımasının babamızın,abimizin, dayımızın, amcamızın, okul müdürünün, polisin, doktorun sürekli kadınlar üzerinde denetim uygulamasıyla görürüz.Özellikle kendi görüşünü devam ettirmenin en iyi yolu aile yapısından geçmektedir.Bunun için erkek egemen sistemin biz kadınlar için en can yakıcı devam ettiricileri ailemizden gelen erkeklerdir.Bu yüzdendir ki evlendiği gece çarşafa kan geçmediği için kadının 'cezasını' ona en yakın olan,ailesinden gelen erkek vermektedir... (devamını okumak için lütfen bizimle iletişime geçin...)

                                       
 Yazan: Başak ÖZCAN    "(Genç-Kurtuluş dergisi yayınlarından)"
 
 
  Bugün 29464 ziyaretçi (54633 klik) kişi burdaydı! YAŞASIN 'KURTULUŞA KADAR SAVAŞ' ŞİARIMIZ!!!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol